19 Aralık 2012 Çarşamba

Windows Sticky Notes

SNT dosyaları Sticky Notes uygulamasının kullandığı dosya formatıdır. Sticky Notes Microsoft'a ait Windows Vista, Windows 7 ve Windows 8 ile gelen bir uygulamadır. Windows 7 ve Windows 8'de Sticky Notes.SNT dosyasında Sticky Notes içeriği saklanır. Bilgisayarınızda SNT uzantılı dosyaları arayarak bulabilirsiniz.

1. Windows Vista'da bulunan Sticky Notes uygulaması çok daha karışık ve kullanışlı (!) bir uygulama olabilir. Ben kullanmadığım için bilmiyorum.

2. Ama Windows 7 ve Windows 8 için olan uygulama basit görünüşlü ama problemli bir uygulama şöyle ki, SNT dosyası kolayca açılabilir bir dosya değil. Bu nedenle SNT dosyasının içeriğini bilgisayardan bilgisayara taşımak, ya da birleştirmek sorunlu.

3. SNT dosyasının içeriğini görmek için Structured Storage Viewer isimli Freeware bir yazılımı kullanabilirsiniz. Mitec isimli bir Çek firması tarafından geliştirilmiş bu uygulama. Adresi http://www.mitec.cz/ssv.html

4. Bu uygulamayı açıp, incelemek istediğiniz SNT dosyasını seçtikten sonra her not ayrı ayrı gözüküyor. Sonrasında notların içeriğinde 0'ı seçip "As RTF" seçeneği ile notu görebilirsiniz. Ama uygulama gördüğünüz şeyi Copy -> Paste ile aktarmanıza Copy'ye izin vermediği için engelliyor.

5. Bunun yerine 0'a tıkladıktan menüden Element -> Save Stream seçeneği ile içeriği RTF uzantılı bir isim vererek saklayın.

6. Bu RTF uzantılı dosyalar Sticky Notes'da gözüktüğü gibi Word'de açıldığında gözükecektir. Bu dosyaları bu şekilde kullanabilirsiniz. 

7. Ama uzun vadede Sticky Notes'u kul lan ma yın.  www.evernote.com gibi free ama çok daha kullanışlı bir uygulamayı tavsiye edeceğim. Elbetteki tam anlamıyla bu uygulamalar muadil değil ama kesinlikle Evernote akıllı cep telefonu, bilgisayar, notepood, tablet entegrasyonunu son derece iyi sağlayan bir uygulama...

17 Aralık 2012 Pazartesi

Sarımsaklı Ekmek


MediaMarkt’ın çıkarttığı Mediazine isimli derginin Kasım sayısını MediaMarkt’ta almıştım.  Derginin Kasım sayısı 50.000 adet basılmış ve ücretsiz olarak MediaMarkt’tan alınabilir. Doğal olarak reklam ağırlıklı bir dergi, ama profesyonelce hazırlandığı için reklamlar bile gözünüze sokulmuyor, okunuyor. Yolunuz MediaMarkt’a düşerse almanızı tavsiye ederim.

Derginin 35. Sayfasında Ayın Menüsü bölümünde Sonbahar lezzetleri altında Sarımsaklı Ekmek tarifi gördüm. Pizzacıların listesinde yeralan bu yemek ya da atıştırmalık, her pizza siparişimin bir parçası olduğu için uzun zamandır tarifini bulup yapmayı istediğim birşeydi. Yaptım, çıkan sonuçtan memnun kaldım ve şimdi tarifi sizinle de paylaşıyorum.

Sarımsaklı Ekmek
MALZEMELER (4 kişilik)
1 adet baget ekmek, 1 tatlı kaşığı tereyağı, yarım çay bardağı zeytinyağı, 2-3 diş dövülmüş sarımsak, 1 tutam maydanoz, tuz

HAZIRLANIŞI
Ekmekleri birer santimetre kalınlığında enine dilimleyin. Fırınınızın ızgarasını 250 dereceye ayarlayın. Sarımsağı küçük küçük doğrayın, bir tabağın içinde zeytinyağı, tereyağı ve sarımsağı karıştırın. Hazırladığınız karışımı dilimlediğiniz ekmeklerin üzerine yumurta fırçası yardımı ile sürün ve ekmekleri fırın tepsisine dizin. Ekmeklerin üzerine ince kıydığınız maydanozu eşit miktarda serpiştirin. Fırının ızgarasında ekmekleri kızarıncaya kadar pişirin ve sıcak servis edin.

16 Aralık 2012 Pazar

Clarissa – Stefan Zweig


Dünyanın en önemli yazarlarından birinin Stefan Zweig’in İkinci Dünya Savaşı’nda insanlığın durumunu gördükten sonra intiharından hemen önce çalıştığı tamamlanmamış romanıdır Clarissa.  Stefan Zweig’ın intiharından seneler sonra bulunmuş, yayıncısı tarafından düzenlenmiş ama bunun dışında olduğu gibi bırakılmış – kitaba birşey eklenmemiş. Bu yüzden okumaya başlamadan önce kitabın sonunun olmadığını bilmeniz lazım, ama bununla birlikte olayların nasıl gelişeceğinin ipuçları kitabın tamamlanmamış halinde bile var. Zweig’in diğer eserlerini tamamladıktan sonra bu kitabı da okumanızı tavsiye ederim. Elbette yazar bu kitabı bitirebilseydi, belki çok farklı olmayan ama cilalanmış bir kitap okuyor olacaktık ama bu haliyle bile bu kitap okunmaya değer.

Kitap 1. Dünya Savaşı ve sonrasındaki yıllarda Clarissa adındaki bir kızın aşkı tanımasını, savaş ile değişen hayatını ve savaş sonrasında değişen dünyasını anlatıyor. Anlatırken yazar naif karakterini bir kez daha hissettiriyor.

Bu arada çeviri için bir not düşmek istiyorum. Kitabı Can Yayınları için çeviren Gülperi Sert ve Serpil Yalçın, çok iyi bir iş başarmış. Çevirisinden dolayı okuyamadığım – ya da İngilizce’sini almak zorunda kaldığım kitaplardan sonra kendileri bir teşekkürü hakkediyor.

Zweig’ı okuyun, çok şey kazanacaksınız. Gri’li kitaplardan öte sanat göreceksiniz.

15 Aralık 2012 Cumartesi

Toyota - Yetkili Servis

Toyota arabanız var ise ve yetkili servise gidiyorsanız, burada yazdıklarımı zaten biliyorsunuz.

Toyota arabanız her yetkili servise uğradıktan sonra önce servis, sonra Toyota Genel Müdürlük tarafından aranırsınız. Servis, kendileri ile ilgili olarak Toyota Genel Müdürlük tarafından arandığımızda sorulacak sorulara "Memnunum" gibi değil "Son derece memnunum" şeklinde cevap vermemizi ister, "Son derece memnunum" dışındaki cevapların kendi puanlarının ve ödül ya da ikramiyelerinin düşmesi anlamına geldiğini belirterek yardımımızı bekler. Genel Müdürlük ise bu konuda bir firma ile anlaşmıştır. Basitçe "Son servis ziyaretinden memnuniyetinizi 1 ila 10 arasında değerlendirebilir misiniz?" şeklinde sormak yerine, birbiri ile eş ya da çok az farklı onlarca soru sorarlar ve sizi aramış olan servisi kırmamak adına her soruya "Son derece memnunum" diye cevap verirsiniz. Daha doğrusu ilk birkaç defa cevap verirsiniz. Arabam 100.000 km. yi geçti. 2 ayda bir servise gittiğimden hareketle, bu bir süre sonra çekilmez hale gelir ve en sonunda bütün sorulara cevap vere vere son soruya uflayarak gelir ve telefondaki kıza, bir daha aranmak istemediğinizi ararlarsa telefonu yüzlerine kapatacağınızı söylersiniz ve bir daha da aranmazsınız. Bir sonraki sefer arabanız servise gittiğinde, yine servis tarafından arandığınızda artık Toyota tarafından aranmayacağınızı çünkü aranmak istemediğinizi söylersiniz ve bu saçmalık da biter.

Şimdi önce servis açısından bakalım: Servis iyi kötü işini yapmış, arabanızın bakımını yapmıştır. Hocam benim notumu yükseltin, 2 puanım kaldı teşekkür alacam diye öğretmeninin başının etini yiyen öğrenciler gibi servisin müşteriyi araması saçmalık. Saçmalığın Toyota ayağı ise “Son derece memnunum” dışındaki seçeneklerin eksi sayılması ve burada sayısal bir not sistemi kullanılmaması ile sorulan soruların insanı bıktıracak kadar çok olması. Anlıyorum bir nevi “Japon mükemmeliyetçiliği” anlayışı var, ama benim için servisten “Son derece memnun” olmamın karşılığı serviste bekleme salonunda sauna ve ücretsiz masaj olmasıdır. Ben eğer servisten “Memnunum” diyorsam, servisten memnunumdur ve daha fazlası ise gereksizdir daha doğrusu anlamsızdır.

Ne demek istediğimi şöyle bir örnekle açıklayım. Toyota Yaris, Corolla ve Auris’te ön plakaların konacağı yer kare şeklindedir.  Ben bir Toyota araba aldığımda bana arabayı en kısa sürede teslim etmeleri servisten "Memnun” olmam için yeterlidir. Ama “Son derece memnunum” demem için bana arabanın ön plakalığın kare şeklinde olduğunu hatırlatmaları, bu plakanın eğer istenirse kare şeklinde üretilebileceğinin hatırlatılıp, bunun x TL ekstra ücret ile yaptırabileceğini söylemeleri gerekir. Oysa ki etrafınızdaki Toyota arabalara bakın, arabaların neredeyse tamamı dikdörtgen ön plaka takılı olarak trafikteler.

Bir önceki yazımda Toyota’yı övmüştüm, teşekkür etmiştim. Şimdi ise amacım kesinlikle yermek değil, sadece oyunu yanlış oynadıklarını düşünüyor ve uyarmak istiyorum. Şeytan ayrıntıda gizlidir. Ben bu yazımı okuyan bir Toyota yetkilisi olsam, ilk iş bu anket sistemini düzeltir, sonra her bayiye not için müşteri aranmasının yasaklandığını bildiren, ön plaka yeri kare şeklinde olan araçların satışı sırasında müşterinin uyarılmasını hatırlatan bir yazı gönderirdim. Bakalım bu yazı Toyota’ya ulaşacak mı? Bakalım Toyota bu yazıyı bir şekilde dikkate alacak mı?

22 Kasım 2012 Perşembe

Toyota Yetkili Servis - Arabamın Debriyaj Balatası Değişiyor



Beni tanıyanlar arabamı bilir. Önceki arabam Opel Astra GLS’di 98 model eski kasa hatchback. Yol tutuşundan fazlasıyla memnun olmakla birlikte, benzinli ve düz vites olması nedeni ile 2009’da sattım. Düzelteyim aslında satma nedenim çok fazla yakıt parası ödememdi. Tasarruflu ve otomatik vites olması ise bir sonraki arabamı alma nedenim. Bu arabamda kaldıysanız 2009 yılında Şubat ayında dizel Toyota Corolla M/M (Multi Mode – yarı otomatik vites olarak geçiyor) aldım.  Burada anlatacağım bu araba ile ilgilidir.

Toyota Corolla dizel motorunun adı D4D olarak geçiyor. 1400 cc motor aslında ağır bir araba olan Toyota Corolla için yetersiz bir motor hacmi. Ama D4D motorunun bir üst hacimli olanı 2000 cc motor Türkiye’de vergi dilimine gireceğinden aslında Yaris için tasarlanmış bu motor ile Toyota arabayı satmak ve biz de almak zorunda kalıyoruz. Aslında arabaların vergilendirmesinin motor hacmi üzerinden yapılması çok doğru gözükmemekle birlikte, yetkililerce en kolay elde edilebilecek ve aldatılamayacak kriter motor hacmi olduğu için devlet bunu tercih ediyor gözüküyor.

Gelelim arabamın M/M olarak adlandırılan yarı otomotik vitesine. Aslında arabam düz vites bir araba, ama  bu teknoloji ile vites değişimini benim yerime yapan vites kutusu ile sürücü arasında ek bir katman var. Bu katmanda bulunan bir motor, belli sınırlar dahilinde (motoru durdurmamak için) benim istediğim vakit, ya da arabanın motor devrine ve muhtemelen hızına göre debriyaja basarak, vites değişimini yapıyor. Bu teknolojinin artısı otomatik vitesli arabalarda olduğu gibi yüksek yakıt tüketimi ve motor gücünde eksilme ile karşılaşılmıyor. Bu sayede 1.4 dizel motorlu bir araba debriyajsız bir nevi otomatik vitesle mümkün olabiliyor. Bu teknolojinin olumsuz yanı ise teknolojinin nispeten yeni ve hala sancılı olması ve arabanın yokuşlarda kaydırma yapması. Bunun yanı sıra Toyota’nın bu vites uygulamasında çok fazla dur kalk yapıldığında vites değiştiren motorun ısınması ve alarm vermesi gibi bir etki söz konusu ki, Toyota bu nedenle arabanın özellikle yokuş yukarı dur kalklarda Manual (Düz vites) modunda çalıştırılmasını tavsiye ediyor, istiyor.

Arabam 98.000’e gelmişti. Son 3-4 bin km.dir yakıt tüketiminde bir artışı farketmiş olmakla birlikte, tam emin olamamıştım. Ama özellikle son zamanlarda özellikle yokuş yukarı kalkışların sarsıntılı olması, debriyajın bittiği anlamına geliyordu. Servisi aradım, debrjiyajın bittiğini ve ne kadar tutacağını sordum. 1.600 TL ila 2.500 TL arasında fiyat verdiler.  Yetkili servisten vazgeçmek çok istediğim birşey değildir ama bu fiyatların yarısına yaptırma ihtimalini gözönüne alarak özel servisleri de araştırmaya başladım.

Kısa bir araştırmadan sonra, özel servislerin Multi Mode vitesli arabalara bulaşmadıklarını ve yetkili servisler dışında bir alternatif olmadığını öğrendim. Daha önce serviste bu değişikliği yapanlar olmuş ama sonrasında farklı bir teknoloji sözkonusu olduğu için tekrardan araba yetkili servise gitmek zorunda kalmış. İlk başta bu hayal kırıcı idi, ama yaptırıp sonrasında sorun yaşamaktan herhalde her koşulda daha iyi olacağı düşüncesi bu hayal kırıklığını çok kısa kıldı. Neyse servise gittik. İlk başta debrajın bittiğini nasıl anladığımı sordular. “20 senelik şöförüm. Kusura bakmayın da anlayalım.” diyemedim, test sürüşüne çıktım. Tam bitmediğinden hareketle volonda da birşey çıkmasını beklemediklerini ve 1.500 TL civarı tutacağını öğrenerek arabayı 2 gün sonra almak üzere serviste bıraktım.

İşte şimdi benim için olay güzelleşiyor:  Ertesi gün öğle saatlerinde aradılar, değişimin garantiden yapılacağını söylediler. Gerçekten de sonraki gün arabayı almaya gittiğimde sadece malzeme tutarı 2.500 TL’den fazla tutan 0 TL toplam tutarlı bir Teslimat Formu aldım. Arabanın debriyaj ve Multi Mode vitesi kapsayan tüm parçaları değişmişti.  Altında not olarak “Araç test cihazına bağlandı. P0810 arıza kodu görüldü. Yapılan incelemeler sonucunda aktüator motorunda elektriksel arıza olduğundan dolayı aktüatör motoru değişti ** Baskı balata seti değişti ** Araç ile yol testi yapıldı. Problem yok**” yazıyordu. Eğer bu değişiklik garantiden yapılmasaydı muhtemelen 3.500 – 4.000 TL’den fazla tutacaktı.

Multi Mode viteslerin sorunlu olduğunu ve muhtemelen bu yüzden bu değişikliğin garanti kapsamında yapılması söz konusuydu. Benim hatam bu sorunlu vitesle sonradan mümkün olmadığını öğrensem de debriyaj değişimi yetkili serviste değil ama özel serviste yaptırmaya çalışmamdı. Ama bu tercihimin haklı nedeni ise arabam 98.000 km. ‘de olduğundan benim arabam için değişikliğin normal vakti olmasıydı. Beni muhtemelen bu şaşırtmıştı. Ama sonuçta olaylar düşündüğümden çok daha iyi sonuçlandı.

Çıkartılan dersler:

  1.  Arabayı her zaman yetkili servise götürmek, özellikle arabada fazla karmaşık aksam sözkonusu ise önemlidir.
  2. Büyük uluslararası markalar, markadır. Garantisi bitmiş arabayı bile garantiden –eğer hataları var ise – tamir edebilirler. Bunu sadece araba için düşünmeyin, yerel markalar, global düşünmedikleri sürece yerel kalmaya mahkumdur.

Sözün en kısası Toyoto Corolla M/M arabanız var ise servisten şaşmayın, Benim araba 2009 model, aynı olay sizin başınıza gelebilir ya da gelmeyebilir. Sonuçta debriyaj değişiminde böyle bir ihtimal var aklınızda bulunsun.

9 Ekim 2012 Salı

Doktorların Almadıkları Bir Ders



Bugün biraz doktorlar hakkında yazmak istiyorum. Doktorlardan ve onların almaları gereken ama almalarına şu ana kadar gerek görülmemiş ve almadıkları bir ders hakkında... Dört olay anlatacağım:
  1.  Hacıannem (Anneannem: Ona Hacıanne demeyi, annem ile evlenmeden çok önce,  akrabası olduğu dedemin evini ziyaret ettiğinde babam başlatmış, vefatına yakın annem bile annesine Hacıanne diyordu.) 70 yaşında iken, doktora gitmiş. Doktor yaşını sorunca yetmiş yaşında olduğunu söylemiş. Doktor “Desene teyze, yaş yetmiş iş bitmiş” diyerek hacıanneme cevap vermiş. Sonrasında hacıannem 13 sene daha yaşadı ve bunca sene boyunca bu doktoru hiç de iyi anmadı.
  2. Hacıannemin son senesi, kışın başı, rahatsız, Pendik’te bir özel hastaneye yatırmışız, ama hastanedeki tedaviden sonuç alamamış, hastamızı daha da kötüleşmesi nedeni ile kalp hastalıkları konusunda önde gelen Kadıköy’deki bir devlet hastanesine götürmüşüz. Hacıannemi içeri alınca doktor, neden bu hastayı getirdiniz, zaten gidici cinsinden birşeyler söylemiş anneme. Annem “Doktor bey, iyi o zaman sizin anneniz bu kadar hasta olunca hastaneye götürmezsiniz” şeklinde cevap vermiş. Sonrasında hacıannem o hastaneye rahatsızlığı kalp rahatsızlığı değil denilerek kabul edilmedi, Kadıköy’de bir özel hastaneye götürmek zorunda kaldık ve sonrasında neyse ki hacıannem iyileşip 8-9 ay daha kaliteli sayılabilecek şartlarda yaşadı. (Kaliteli yaşamak: Fazla ağrısı sızısı olmadan, aklı başında, kendi işini görebilecek kadar sağlıklı yaşamak.) 
  3.  Oğlumun kimi problemleri nedeni ile 6 aylık iken beyin MR’ını çektirmek zorunda kalmıştık. Bizi beyin MR’ına yönlendiren doktor bu arada çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni yani tanıdık. Hastane de bu arada Türkiye’nin önde gelen özel hastanelerinden biri. MR’ı çektirirken ve sonucunu beklerken yaşadığımız gerilimi tarif edecek kelime bulmak bile zor. Sonucun çıktığını öğrendik, doktorun yanına gittik, alaycı bir ifade ile ne dese beğenirsiniz: “Sonucu çok mu merak ettiniz?” Yüzüne diyemedim, çünkü ona muhtaçtım, ama denecek ama demediğim çok şey var. Allah’a havale ettim ve kendisinin herşeye rağmen böyle bir acıyla karşılaşmamasını diledim. Bu arada neyse ki MR sonucu gayet iyi çıktı, ama tahmin edebileceğiniz gibi aynı doktora bir daha gitmedim.
  4. Bir akrabamın kayınpederi kanser. Tedaviye başlamak için kanser türünün belirlenmesi ve bunun için biyopsi yapılması gerekiyor.  Uzun lafın kısası, biyopsi için kaburgasından ameliyat ile kemik alınıyor. Kemik alındıktan sonra biyopsi sonucunu daha çabuk almak için çıkan kemiği özel bir kuruluşa hasta yakınlarının götürmesi gerekiyor.  İşte işler burada karışıyor. Akrabam ve eşi yani hastanın kızı kemiği almaya gittiklerinde beyaz bir torba içinde yani gayet görünür bir şekilde kemik kendilerine verilmiş. Bunun hasta yakını için çok dayanılabilir birşey olamayacağını herhalde kabul edersiniz.
Sözün kısası  doktorlar, hasta ve hasta yakınları ile nasıl konuşulacağını ve nasıl davranmaları gerektiğini bilmiyorlar. Onların bu konudaki cahilliklerinin ceremesini genelde hasta ve hasta yakınları çekmekle birlikte kimi vakit, doktor ve sağlık personelinin, hasta ve hasta yakınlarından gördükleri şiddetin bir nedeni de bu cahillikleri oluyor.  Elbette hiçbirşey şiddeti haklı çıkarmaz ama yukarıda anlattığım olayların belki de çok daha aşırı örnekleri  farklı  kültür seviyesindeki insanlarımızın başına geliyor ve doktorun yanlış bir davranışı, istenmeyen olayların adeta fitili oluyor.

Bu konuda Türkiye’de ya da dünya genelinde tıp fakültelerinde ders görüyor mu öğrenciler bilmiyorum ama, böyle bir derse ve bu dersin düzgün bir şekilde işlenmesi gerektiğine inanıyorum. Bir doktor mezun olduğunda bir anneye, bir babaya, çocuğunun hastalığının durumunu; bir evlada babasının çok az süresinin kaldığını düzgün bir şekilde söylemeyi bilmeli...

27 Ağustos 2012 Pazartesi

e-kitap Meselesi - 3. Bölüm


 Cihazı aldık kitapları nereden buluyoruz sorunuza yanıt verme vakti geldi sanırım. Ama ondan önce gelelim kötü habere, tüm e-kitap okuyucular için Türkçe maalesef kolay bulunabilen bir dil değil. Türkçe içerik yasal ve yasadışı olarak sınırlı, yeni çıkan her Türkçe kitabın e-kitap’ı çıkmadığı gibi eski kitapların da çoğunun e-kitap versiyonu üretilmiyor. Özellikle idefixe.com.tr  e-kitap’lar konusunda Türkiye’de önder ama oranın desteklediği formatların Kindle formatlarına çevrimi de ekstra programlar kullanımını gerekterebiliyor. (Denemedim, denemem lazım)
  1. Yasal yoldan kitap satınalmak (İdeali cihazı aldığınız yerden cihazına uygun formatta kitap satın almak.) Amazon Kindle, Barnes & Noble ya da idefixe.com.tr’dan alınan bir e-kitap’ı belirlenmiş cihazdan farklı cihazda okuyabilmek uğraştırıyor  ve DRM özelliğini (Digital Rights Management) iptal etmeden kitabı cihazımıza kopyalayamıyoruz.
  2. Yasadışı bir şekilde torrent ya da benzeri dosya paylaşımı yapılan sitelerden yasadışı olarak kitabı kopyalamak ve okumak.  Bu durumda bir nevi korsan kitap almış oluyorsunuz. 
  3. Telif hakkı süresi dolmuş ve artık telif ücreti ödenmeyecek kitapları  bu kitapların toplandığı http://www.gutenberg.org/ sitesinden indirmek ve sonra cihazımıza kopyalamak.
Burada daha önce belirttiğim gibi Türkçe e-kitap sayısı çok az. www.idefixe.com elindeki e-kitap sayısını bugün için (27.08.2012)  4.264 adet olarak belirtiyor ki, bu sayı çok az. Yabancı dili olan, yabancı dilde kitap okuyanlar için ise böylelikle e-kitap cazibesini yitirmemekle birlikte, ben sadece Türkçe kitap okurum diyenlerin e-kitap okuyucu almadan önce bu durumu da değerlendirmesi gerekiyor.

e-kitap okuyucunuza  USB bağlantısı ile kitap aktarımı yapabilmek için http://calibre-ebook.com/ adresinden indirip bilgi alabileceğiniz Calibre isimli yazılımı tavsiye edeceğim. Yazılım ile ayrıca çeşitli e-kitap formatları arasında çevrim işlemi de çok basit bir şekilde yapılabiliyor.

Bu yazıyı hazırlamak için ayrıca aşağıdaki sitelerden de bilgi aldım:
http://ebook-reader-review.toptenreviews.com/ Kalburüstü e-kitap okuyucuların karşılaştırması
http://www.skepticalmind.com/kindle-reviews/ Farklı Kindle modelleri arasındaki karşılaştırma

e-kitap Meselesi - 2. Bölüm


Şu anda Amazon Kindle 4. Nesil, Nook Simple, Sony Reader gibi piyasanın önde gelen cihazlarında e-Mürekkep’in en son nesil  e-Ink Pearl modeli kullanılmaktadır. Bu modelin özelliği siyah ile beyaz arasında 16 farklı gri tonuna izin vermesidir. 

Fazla miktarda gri tonu siyah beyaz da olsa resimlerin daha güzel gözükmesinin yanında, harfleri tonlayarak oluşturarak daha düzgün görüntü ve daha üstün okuma deneyimi sağlar.

Bir de renkli e-Mürekkep kullanan cihazlar var. Bu teknoloji çok daha yeni ve bu teknolojiyi kullanan cihazları henüz dünya gözü ile görmedim. Renkli ekran daha çok dergi ve gazetelerde bir anlam ifade ediyor gibi duruyor ve gelişmesi için bir süre daha beklemek lazım sanırım. İleride OLED cihazlar ve renkli e-Mürekkep kullanan cihazların piyasayı domine etmesini bekliyorum, ama şu anda mevcut siyah e-Mürekkep teknolojisi hem kitapların ağırlığı ve hem de özellikleri sebebi ile kağıda basılmış kitapları yavaş yavaş piyasadan silecek kadar başarılı, fiyatlar da doğru yerden alınırsa o kadar da pahalı değil. 

Türkiye’de resmi yollarla satılan cihazların hem fiyatları çok yüksek, hem de özellik olarak burada isimlerini verdiğim cihazlardan çok gerideler. Bunun yerine resmi yollarla Türkiye’de satılmayan Amazon Kindle,  Barles & Noble’ın Nook ve Sony Reader Touch cihazlarını tavsiye edeceğim. Bu cihazların tuşlu, dokunmatik ekranlı ayrıca Wireless, 3G modelleri var. Yurtdışı satış fiyatları belli bir aralıkta sıkışmış olmakla birlikte, en ucuzu Amazon Kindle gözüküyor. Sonuçta benim de tercihim Amazon Kindle olmakla birlikte yukarıda saydığım diğer cihazlar için de kötü birşey demiyorum. Cihazların kullanabildikleri formatlar farklı olmakla birlikte, formatlar arası geçiş, doğru yazılımlar ile çok problem olmuyor. Cihazların hafızaları 1GB’dan başlıyor. 1GB size büyüklük olarak çok fazla gelmeyebilir ancak Savaş ve Barış’ın bile 3 MB civarı  olduğunu ve 1 GB ile en az 300 Savaş ve Barış’ı cihaza kopyalayabileceğinizi gözönüne alırsanız alacağınız cihazın hafızası sizin için bir seçim faktörü olmamalıdır.  

Dokunabilir ekran ile tuşlu ekran ise arada dokunmatik ekran aleyhine 20-30 $’lık bir fiyat farklı olmasına rağmen kişisel tercihe bağlı. Kitap okurken, not alıyor ya da cihazı e-kitap okuyucu olmasının yanında Internet’e erişim ve kitap ile ilgili yorum yapmak gibi işlemler için de kullanacaksanız ekranın dokunmatik olması işinize yarayacaktır. Benim için ise ekrana dokunmak ekranın daha fazla kirlenmesi ve görüntünün bozulması anlamına geleceği için tuşlarla bu işlemi yapmak daha tercih edilebilir. Ayrıca dokunmatik ekranda görüntü ile aranıza bir katman daha gireceği için görüntünün bir miktar daha kötü olması beklenirdi, ama bu konuda olumsuz bir yorum ile karşılaşmadım. 

Gelelim Wireless ya da 3G olayına. Öncelikle tüm cihazlarda Wireless özelliği var. Ayrıca cihazların üzerinde USB bağlantısı için de girişler yeralmakta. Amazon Kindle’ın Free yani ücretsiz 3G desteği olan modelleri var gözüküyor ama bu desteğin Türkiye’de ne kadar uygulanabilir olduğunu bilmiyorum. Sonuçta kafanıza estiği an kitap alıp okumak sizin için önemli ise 3G önemli. Oysa kitap okumak genelde uzun soluklu bir iş ve kitap seçimi, alımı ve okunmaya başlanması vakit alan süreç. Bu yüzden 3G hatta wireless seçim nedeni olmamalı. Wireless teknolojisi bir artı ama bu cihazların yavaş yinelenen ekranları ile ve renkli resimlerin beyaz ve siyah arasında gri tonlarında gözükmesi ve yetersiz Internet gezintisi desteği ile bu cihazlar ile Internet’te gezinmeyi ancak çok mecbur kalırsanız isteyeceğinizi düşünüyorum. Sözün kısası bu yukarıda saydığım cihazları sadece kitap okuyucu olarak düşünün ve bu şekilde kullanmak için alın ve bu şekilde kullanın. 

Bu cihazları Türkiye’den almak mesele demiştim. Ben kardeşimin şirketinin Macaristan adresini vererek bir Amazon Kindle aldım. ABD dışına gönderilen cihazları maalesef reklamlı ve bir miktar daha ucuz olan modellerden olamadığı için, posta masrafı ve Macaristan gümrük masrafı olarak bir miktar fazla para ödedim. En ucuzu, ABD’ye yerleşik bir tanıdığınız vasıtası daha ucuz olması nedeni tercihen reklamlı modelini almak ve cihazın onun tarafından Türkiye’ye getirilmesi. Bu arada cihazın Avrupa ve hatta Hindistan Amazon’unda bile satıldığını ama fiyatların ABD’ye göre yüksek olduğunu söyleyebilirim. Elektronik gereçler genel olarak ABD’deki dolar fiyatınının aynısı olarak ama Avrupa’da Euro olarak fiyatlandırılıyorlar. 

Bu arada, bu cihazların reklamlı modellerini ABD’den bir şekilde getirip satanlar var. 225 TL fiyat koymuşlar. Eğer yurtdışı bağlantınız yok ise ya da beklemek istemiyorsanız ya da satın alma ile uğraşmak istemiyorsanız ve garanti olmaması sizin için problem değil ise bu şekilde cihazı ucuz bir fiyata tedarik edebilirsiniz.

Bu arada neden bu cihaz da, Nook Simple Touch değil derseniz, sanırım Amazon ile daha önce yaptığım alışverişler Amazon Kindle’ı öne çıkarttı. Bir de daha fazla duyduğum ismi tercih etmek istemem bu seçimimde etkili oldu.