24 Nisan 2012 Salı

Prostat Kanseri

Babamda prostat kanseri çıkmıştı. Öncelikle şunu söyleyim, şu anda herşey yolunda ve babamın prostatının alınması ile birlikte, koruma amaçlı olarak radyoterapisi devam ediyor. Babamın süreci ile ilgili bilgi vermek ve blog takipçilerimi uyarmak istiyorum. Uyarı: Buradaki bilgileri yazan kişi Bilgisayar Mühendisi'dir, doktorluk ile hobi olarak bile ilgilenmemektedir. Sadece House M.D izlemekte olup, gerçek hayatta bu şekilde doktorluk yapılmadığının bilincindedir. Yazdıklarım içinde doğru bilgiler olduğu gibi yanlış bilgiler de olabilir. Lütfen yazdıklarımı yüzde yüz doğru ve güvenilir bilgi olarak değerlendirmeyin.

Öncelikle prostat sadece erkeklerde bulunan bir organ. Bu, bu kanserin sadece erkeklerde olabileceği anlamına geliyor. Buna karşılık meme kanserinin de sadece bayanlarda olabileceğini düşünebilirsiniz, ama maalesef biz erkeklerin de bir işe yaramasa da memeleri var ve nadir de olsa erkekler de meme kanseri olabiliyor. Aslında meme kanseri ile prostat kanserinin genel olarak sırasıyla kadın ve erkekleri etkilemesi dışında başka ortak yönleri ve ortak olmayan yönleri de var. Ama her nedense erkekte prostat kanseri, kadınlarda meme kanserinin olduğu gibi önemsenmiyor ve ciddiye alınmıyor. Aslında her nedensenin nedeni prostat kanserinin genel olarak çok yayılgan olmayışı ya da başka bir deyişle yavaş ilerlemesi ama yine de prostat kanseri erkeklerin ölüm nedenleri sıralamasında yer olarak hiç de geride değil. Neyse konumuza dönelim: Prostat ile ilgili olarak iki sorun sözkonusu olabiliyor.

1. Prostat büyümesi, prostatın içindeki dokunun büyümesi ve idrara çıkmada zorluk yaşanması anlamına gelen bir rahatsızlık. Burada yolundan çıkan kanserli bir hücre yok, sadece prostatın büyümesi ile birlikte ortaya çıkan bir rahatsızlık sözkonusu. Bunun için cerrahi yolla ya da green light gibi lazerli çözümlerle büyüyen kısmın alınması ya da yokedilmesi sözkonusu. Bu operasyonlarla prostat vücutta kalmaya devam ediyor ve buradaki ameliyat nispeten basit bir ameliyat olarak sınıflandırılıyor. Burada daha fazla bilgi veremeyeceğim açıkcası çünkü hasta ya da hasta yakını olarak bu hastalığı incelemedim.

2. Kanser yani prostat kanseri. Öncelikle 70 yaşını geçmiş ve başka nedenlerle ölmüş erkeklerin %80'ninde yapılan otopsi sonucu prostat kanseri çıktığını belirtmem gerekiyor. Bu şu anlama geliyor, neredeyse her erkek prostat kanseri olacaktır. Burada prostat olunan yaş ve kanserin ilerleme hızı önemli. Prostat kanseri genel olarak yavaş bir şekilde yayılan ve yaşa göre sadece takiple bile yetinilebilen bir kanser türü. Bir erkek için olunabilecek en iyi kanser. :-)

Prostat Kanseri:

Prostat kanseri ile ilgili olarak öncelikli olarak PSA  (Prostat Spesifik Antigen) isimli vücutta koldan alınan kan ile yapılan testten bahsetmem gerekiyor. Bu test halihazırda Sağlık Sigorta'larında 40 yaşından sonra, SGK'da ise doktor raporu ile ücretsiz yaptırılıyor. Zaten 25-35 TL gibi bir ücreti olduğu için ucuz bi test. Bu test vücutta sadece prostat hücreleri tarafından üretilen bir enzimi yakalamayı amaçlar. Her erkeğin 40 yaşından sonra bu testi yaptırması, ailede prostat kanseri geçmişi var ise bu kontrole 1-2 yıl önceden başlaması prostat kanserinin erken aşamada ve henüz lokal yayılımda iken yakalanması açısından önemli.  Sonuçların yorumlanmasında 3 ng/mg'ye kadar prostat normal kabul edilmekte, 3 ila 10 ng/mg arasındaki değerler kanser şüphesi olarak sınıflandırılmakta, 10 ng/mg'nin üstü ise anormal olarak değerlendirilmektedir. Öncelikle şunu söylemem lazım bu test bolca ve çeşitli nedenlerle false positive veren bir test. Bu şu anlama geliyor: Şüpheli bir değerle karşılaşmış olsanız bile testi aynı yerde tekrarlamanız ve ancak bu sonuçların da kötü olması durumunda biyopsi yaptırmanız gerekiyor. Kesin teşhis biyopsi ve elle muayene ile veriliyor.  Babamda PSA çok yüksek değildi,: 6 ng/mg, idrarar çıkmada bir problem yoktu, elle muayenede de doktorumuz bir problem görmemişti. Bu durumda biyopside de bir problem çıkmaması bekleniyordu, ancak çıktı. PSA yüksek ve tekrarlanan testte düşmüyor ve hatta daha kötüsü yükseliyor ise biyopsi şart. Çünkü sonuç biyopsi ile ancak kesinleşebiliyor. Babamda biyopsi gayet rahat bir şekilde sonuçlandı. Ancak biyopsi sonucunda çok sıkıntı yaşayanlar da var. Bu nedenle araya 15 gün süre koyarak ikinci testin yapılması anlamlı gözüküyor.

Biyopsi sonucu geldiğinde iyi huylu büyüme ile karşılaşırsanız ne mutlu size...İyi huylu büyüme daha öncede belirttiğim gibi prostat büyümesi ve tedavisi prostatın içinde büyüyen yapının alınması.

Kötü huylu büyümede ise üç (dört) çeşit tedavi var. Prostat kanseri genel olarak çok hızlı yayılan ve hayati riski bu nedenle yüksek olan bir kanser türü değil ancak sonuçta vücuda yayılmaya başlandığında diğer tüm kanser türleri gibi tehlikeli. Bu nedenle doktorunuz ile görüşülerek doğru yola karar verilmesi gerekiyor.
1. Prostatın alınması: Prostatın alınması en sağlam yöntem. Ama prostatın alınması için hastanın ameliyata girmesi gerekiyor ve babamın üroloğunun tabiri ile ameliyat bir üroloğun yapabileceği en güç ameliyat ve neredeyse bu ameliyat bypass ameliyatına denk. 40'lı 50'li yaşlarda bu hastalıkla karşılaşan kişiler için ideal çözüm. Babam bu ameliyatı açıkcası yaşından genç gösterdiği için oldu. Doktorumuz babamın yaşını en fazla 60'ların başında gördüğü için babamı ameliyat edilebilir olarak sınıflandırdı ve bizi bu şekilde yönlendirdi. Babamın 69 yaşında olduğunu öğrenince bu kararından pişmanlık duydu ve sonradan bizi ameliyatın ciddiyeti konusunda defalarca uyardı. Allah'tan babam sadece görünüş olarak değil, fiziksel olarak da gerçekte olduğu yaştan genç olduğu için herhangi bir sıkıntı yaşamadı. Bu ameliyatın ve buradaki diğer tedavilerin amacı can kurtarmak. Bu ve diğer tedavilerin bu yüzden bol miktarda yan etkisi var. Ama yaşınız gençse ve ameliyat olmakla ilgili bir sıkıntınız yok ise doğru çözüm bu gözüküyor.
2. Radyoterapi: Burada prostat alınmıyor, yakılıyor. İşlemez hale geliyor. Ameliyat riski olan ve yaşlı hastalarda ameliyata göre tercih ediliyor. Başarı oranı prostatın alınmasına yakın ama şöyle bir fark var. Prostat alındıktan sonra eğer prostat çevresinde lokal yayılma var ise radyoterapi uygulanabiliyor. Ama radyoterapiden istenildiği kadar iyi sonuç alınmazsa, geri dönülüp hadi prostatı alalım denilemiyor. Bu nedenle erken yaşta bu hastalıkla karşılaşanlar için bu doğru seçenek olarak gözükmüyor. Prostatın alınması ile radyoterapi arasında yan etkiler açısından yan etkilerin gözükme süreci dışında bir farklılık yok. Prostat alındıktan sonra yan etkiler hemen gözükmeye başlarken, radyoterapi tedavisinde yan etkiler radyoterapi seansları devam ederken hatta tüm seanslar bittikten sonra gözükmeye başlıyabiliyor.
3. Hormon tedavisi: Prostatın çalışması erkeklik hormonu ile ilişkili, dolayısıyla  vücuda kadınlık hormonu verilmesi kanserin yayılmasını yavaşlatabiliyor. Bu da yine daha çok yaşlı hastalar için kanserin yayılmasını yavaşlatmak için kullanılan bir yöntem, bir erkeğin kadınlık hormonu almasının beklenebilir yan etkilerinden ötürü...
4. Dördüncü yöntem ise kanserin prostattaki büyümesini sürekli takip ederek, hastanın yaşını ve ömür beklentisini gözönüne alarak herhangi bir müdahele yapmamak, ya da yapılması gereken noktaya kadar beklemek. Bu yöntem için kanserin türünün çok yayılmacı olmaması ve prostatta dar bir bölgeyi etkilemiş olması gerekiyor. Hastanın yaşı tabi ki bu kararı verebilmek için bir faktör, diğer bir faktör ise hastanın diğer rahatsızlıkları...

Sonuçta babam ameliyata girdi, ameliyat çok sorunsuz geçti. Ameliyat sonunda beklenen yan etkilere beklentilerin alt limitlerinde karşılaştık. Ancak ameliyat sonrası alınan parçalar babamın kanserinin prostat dışında idrar yollarında da az miktarda da olsa yayılma olduğunu gösterdi. Bu durumda babam için koruma amaçlı olarak radyoterapiye de ihtiyaç duyulduğu ortaya çıktı.

Doktorumuz sağolsun radyoterapi için bizi hocasına yönlendirdi. Şu anda 33 seans olarak belirlenen radyoterapi seanslarının babam 24.Nisan itibari ile 26. seansını tamamlamış durumda. Radyoterapinin beklenen yan etkilerini de babam en alt düzeyde yaşıyor. Sürecin tek can sıkıcı yanı babamın seanslar için haftaiçi hergün Tuzla'dan Acıbadem'e gitmek zorunda olması ki, babamdan çok burada sıkıntıyı arabayı kullanan ben çekiyorum. :-( Olsun babam herşeye değer. Oğlum benim babamı sevdiğimin yarısı kadar beni severse ya da seviyorsa ben çok mutlu bir insanım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder