7 Nisan 2013 Pazar

Ruzi Nazar CIA’nın Türk Casusu – Enver Altaylı

Geçtiğimiz hafta, Ruzi Nazar CIA’nın Türk Casusu – Enver Altaylı okudum. Fırtına gibi bir hayatın hikayesi. Ruzi Nazar 2. Dünya Savaşı’nda Kızıl Ordu’da savaşırken, yaralanıyor, iyileştiğinde cephenin gerisinde Alman işgalindeki topraklarda buluyor kendini. Öncelikli olarak hayatını kurtarmak, sonrasında komünist Rus egemenliğinden ülkesini kurtarmak için Alman ordusuna Türkistan Lejyonuna katılıyor, bu sefer Ruslar’a karşı savaşıyor. Savaşın sonunda Almanya’nın savaşı kaybetmesi nedeniyle Sovyetler Birliğine iade edilmesi ve sonrasında hemen idam edilmesi tehlikesi ortaya çıkıyor. Bu tehlikeden kurtulmak için çeşitli yollara başvuruyor, saklanıyor ve hayatını kurtarmayı başarıyor. Sonrasında Almanya’da tanıştığı üst tabakaya mensup bir Alman ailesinin kızı ile evleniyor, Soğuk Savaş’a CIA’in bir mensubu olarak ABD yanında, ama Türkistan’ın çıkarlarını gözetmek için katılıyor. Bu arada CIA ve ABD’nin çıkarları doğrultusunda Türkiye ve Almanya’da çalışıyor ve Afganistan ve İran’da da çeşitli görevler alıyor. Türkiye’de kaldığı on yıl boyunca farklı kişilerle dostluklar ediniyor. Türkeş’in sürgüne gönderilmesinde, kararın sürgün olarak değiştirilip, Türkeş’in hayatının kurtulmasında rol alıyor. Türkiye’de bununla birlikte MİT’in kurulmasında da katkıları oluyor. Ayrıca Soğuk Savaş’ta Rusya ve İslam coğrafyasında çeşitli operasyonlarda görev alıyor. Örneğin Argo’da – filmi henüz izlemedim - (2013 En İyi Film Oscar’ı) ismi sınırlı ya da hiç geçmese de anlatılan kurtarma girişiminin başarı ile sonuçlanmasında önemli payı var.

Bildiğim kadarı ile halen sağ, ama artık doksanlı yaşlarda ve ABD’de yaşıyor. Enver Altaylı’nın anlatımına göre Soğuk Savaş’ta aldığı rolde her zaman Türkistan, Türk Dünyası ve Türkiye’nin çıkarlarını gözeterek Komünist Sovyetler Birliği ile savaştı. Burada elbette elimde başka bir kaynak olmadığı için aksini iddia edecek değilim. Ama yazılan kimi şeylere de tereddütle yaklaştığımı söylemeliyim. Bununla birlikte gerçekten etkileyici bir hayat hikayesinden bahsediyoruz ve birgün bu hikayenin filminin çekileceğini düşünüyorum. Ayrıca bu hayat hikayesini farklı açılardan değerlendiren kitaplar da okumak isterim.

Şimdi gelelim kitaba, kitabın yazarı Enver Altaylı Ruzi Nazar’ı şahsen tanıyor, kendisinin de Özbek kökenli olmasından temelli bir dostlukları var. Enver Altaylı kitap üzerinde iyi bir çalışma yapmış, farklı kaynaklardan topladığı bilgileri güzel bir şekilde harmanlamış gözüküyor. Ama biyografi yazma uzmanlık gereken bir konudur. Kişinin hayat hikayesinden parçaları bir araya getirmenin yanında hayat hikayesini romanlaştırma becerisi de gerektirir. Keşke yazarın bu özelliği olsaymış, ya da yazar bu özelliği olan biri ile yaptığı söyleşiyi kitaplaştırsaymış yazmadan duramıyorum.  Kitabın belki İngilizce’ye çevirisinde bu yapılır ya da bu hayat hikayesi belki de Ruzi Nazar’ın kızı tarafından Slyvia (Zülfiye) Nazar (Oscar Ödüllü Akıl Oyunları – A Beautiful Mind kitabının yazarı) tarafından yeniden yazılır diye umutlanmadan edemiyorum.

Aynı sorun yine İkinci Dünya Savaşı ile ilgili ama bu sefer Türk diplomatların hayatını kurtardığı Yahudiler ile ilgili “Büyükelçi  - Emir Kıvırcık” kitabında da vardı. Bu kitabı kitapta bahsi geçen Büyükelçi’nin torunu yazmıştı. Aslında belki de, bu kitapların yazarlarından çok kitapları düzgün bir şekilde düzenlemedikleri için , yazarları düzgün yönlendiremedikleri için yayınevlerini suçlamak daha doğru.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder